ANKARA’da müslümanlar ittihad etti

Ankara tarihi bir olaya şahitlik etti. Bu sene 5’ncisi düzenlenen Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu, 15 bin kişilik Ankara Arena Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirildi. Salon Ağzına kadar tıklım tıklım doluydu. Yer yer bazı katılımcılar sempozyumu ayakta izlemek zorunda kaldı.

Program önceden hazırlanmış güzel bir sunum ile başladı. Sunum, Bediüzzaman Hazretlerinin asrın meseleleri ile ilgili çok önemli görüşlerini bir araya getirerek topluca sunması bakımından oldukça önemliydi. Kısaca Orta Çağda müslümanları geride bırkan sebepleri Üstad şöyle sıralamıştı:1)Ye’sin, ümitsizliğin müslümanlar arasında hayat bulup dirilmesi 2)Doğruluğun, sıdkın toplumsal hayatta ölmesi 3)Düşmanlığı benimseyip sevmek. 4)Ehli imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek. 5)Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdat(baskıcı yönetimler). 6)Menfaati şahsiyesine himmeti hasretmek. 

Ve tabii ki bu sorunlara Üstaddan müthiş çözüm önerileri var. (Hutbe-i Şamiye isimli risalesine bakabilirsiniz.)

Sempozyumun bu seneki konusu, İttihad-İslam idi. İttihad-ı İslam Bediüzzaman Hazretlerinin çok önem verdiği bir konudur. Bu konuda Üstad şöyle der:“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.”

Bediüzzaman Hazretlerine göre Asya Kıtasının geri kalmasının bir nedeni aralarında şura yapmamalarıdır ve aslında Kıtanın keşşafı ve miftahı şuradır. Bediüzzaman, Azmetli ve bahtsız bir kıtanın; şanlı talihsiz bir devletin(Osmanlının); değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesinin İttihad-ı İslam olduğunu haykırmıştır. Bu haykırış yıllar sonra aks-i sedasını bulmuş ve Asya ve Afrika kıtalarından Akademisyenler, sivil toplum liderleri ve kanaat önderleri Ankara’da bir araya gelerek müslümanların ittihad edebilme yöntemlerini tartışmışlardır.

Sempozyumda bütün konuşmacıların çoşkulu konuşmalarına katılımcılar, alkışlarıyla olumlu reaksiyon göstererek sempozyumdan müstefit oldularını göstermiş oldular.

Sempozyum sabah 8:30’da başlayıp akşam 7:30’a kadar devam etti. Bu süre içinde seyircilerin salondan hiç ayrılmayarak pür dikkat konuşmacıları dinlemeleri ve alkışlarıyla konuşmacıları motive etmeleri dikkatleri celp etti. Bu hal, katılımcılar ile konuşmacıların sağlam bir bütün olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak Ankara yüzünün akıyla, Sempozyuma ev sahipliği yapma görevini yerine getirmiş oldu. Geride 15 bin katılımcı bırakarak. Sempozyuma ev sahipliği yapacak bundan sonraki şehri daha zor bir görev bekliyor. Çünkü stadlar yetmeyebilir. Buna üzülmeli miyiz sevinmeli miyiz? Tabii ki sevinmeliyiz. Necip Fazıl Kısakürek demiştir ki bu millet ne zaman ki stadları futbol oynamak için değil de sempozyum ve konferanslar için doldurursa o zaman ayağa kalkmış demektir

O günlere geliyoruz gibi görünüyor. Durmak yok, “mezarda zaten yatmak için çok vaktimiz olacak”  Emeği geçen herkesten Allah ebediyyen razı olsun.

Allaha emanet olun…

Salih ZORANOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir