Mobbinge Uğrayan Kamu Çalışanı Nasıl Bir Çıkış Yolu Bulabilir?

Mobbing (Yıldırma ya da psikolojik şiddet) olgularına daha çok özel sektör çalışanları maruz kalırken, son yıllarda kamuda da yıldırma olgularına sıkça rastlanmakta, mobbinge uğrayan kamu çalışanları haklarını aramak için hukuki yollara başvurmaktadır.

Her ne kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 10.Maddesinde amirin maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranacağı hüküm altına alınmışsa da aynı Kanunun cezai maddelerinde bu hükümü ihlal eden amirlere uygulanabilecek bir cazai madde bulunmadığından, kamuda mobbing uygulayan amirlere idari olarak herhangi bir işlem yapılamamaktadır.

Ancak mobbinge uğrayan kamu çalışanı, hukuki yollardan hakkını aradığında olumlu sonuçlar elde edebilmektedir.

Kamu çalışanının buradaki dezavantajı meslek konunlarında mobbing kavramına yer verilmemiş olmasıdır.

Oysa aşağıda sıralanan olaylar açıkça mobbing olarak değerlendirilmektedir.

  • Memura amiri tarafından eşitsiz iş yükü verilmesi,
  • Memura görev tanımı dışında iş yüklenmesi,
  • Memurun görev yerinin nedensiz veya yeterli neden bildirilmeden değiştirilmesi,
  • Memura sebepsiz yere soruşturması,
  • Memura gerekçesiz sebeplerle yazılı uyarıda bulunulması,
  • Memura tayin istemesi için zorlama yapılması,
  • En küçük hatasında memura tutanak tutulması,
  • Memurun yıllık izin veya mazeret izni talebi nedensiz yere reddedilmesi,
  • Akademisyenler için akademik araştırma yapması güçleştirilmesi,
  • Akademisyenlerin akademik çalışma yapmasını engeller şekilde sürekli üniversitede fiilen bulunmaya zorlanması,
  • Akademisyenlerin yüksek lisans veya doktora dönemlerinde başka üniversitelerde almak zorunda oldukları dersler için şehir dışına çıkmamaları izin verilmesi veya dersleri almasını engelleyecek şekilde sınırlandırılması,
  • Akademisyenlerin yüksek lisans veya doktora tezlerinin yersiz olarak uzatılmaya çalışılması veya tezlerin reddedilmesi,
  • Memura veya kamu görevlisine başkalarının yanında yüksek sesle rencide edici ifadeler kullanılması,
  • Memurun hazırlamış olduğu iş veya belgenin yersiz yere sürekli hatalı olduğu bahanesi ile geri gönderilmesi,
  • Memurun izin kullanımının sınırlandırılması,
  • Memura diğer memurlarla karşılaştırıldığında eşit davranılmaması,
  • Memura iş tanımı dışında iş yüklenilmesi,
  • Memurun çevresiyle, diğer çalışanlarla iletişim kurmasının engellenmesi,
  • Memurun fiziksel, etnik, inanç, cinsiyet, kişilik özelliklerine saldırılarak, küçük düşürülmesi,
  • Memura zor görevler veriler veya görev tanımında olmayan görevler verilerek, çalışma saatleri sürekli arttırılarak, memurun haklarını kullanmasının engellenmesi veya tatil, fazla mesai mesai haklarını kullanmasının engellenmesi,
  • Sürekli fazla mesaiye zorlanması, diğer çalışanlara oranla daha çok fazla mesai maruz kalmasıİşten çıkarılma ile tehdit edilmesi,
  • Kişiye güvenilmediğinin hissettirilmesi,
  • Kasten, verilen süre içinde bitirilemeyecek görevler verilmesi,
  • Kişiden bilgi saklanması,
  • Kişinin görmezden gelinmesi, çalışma grubundan uzaklaştırılması
  • Yetkilerinin azaltılması.

Yukarıdaki fiillerin mobbing teşkil edebilmesi için uzun bir süre sistematik ve bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmeleri gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki; bu şekilde gerçekleştirilen fiillerin temel amacı, kişiyi istifaya yönlendirmesi veya kişiye zarar vermesi, onu yıldırmasıdır.

  • Kamu Çalışanının Mobbing Teşkil Eden Davranışlara Karşı Hukuki Korunma Yolları

İdare hukukunda işyerinde psikolojik tacizi doğrudan düzenleyen bir hüküm yer almamaktadır.

Kamu görevlisinin başvurabileceği ve aşağıda bahsedilecek olan; iptal ve tam yargı davaları ile şikâyet yoluna başvurma gibi hak arama yolları vardır.

Son yıllarda, işyerinde psikolojik tacize dayandırılan idare mahkemesi karar örnekleri artmaktadır.

Kamu görevlilerinin idare hukukunda mobbing teşkil eden davranışlara maruz kalması sonucunda bu davranışlara karşı hukuki birtakım korunma yolları bulunmaktadır.

Bu hukuki korunma yollarının aşağıdaki gibi başlıklandırmak ve detaylandırmak mümkündür:

  • İlgili Kamu Kurumuna Şikayet Başvurusu

Devlet Memurları Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca devlet memurları, kurumlarıyla ilgili resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat; amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari eylemlerden ve işlemlerden dolayı şikâyet etme ve dava açma hakkına sahiptirler.

Bu müracaatlar ve şikâyetler ise, söz veya yazı ile en yakın amirden başlayarak silsile yoluyla ve şikâyet edilen amirler atlanarak yapılmaktadır.

Burada sadece amir tarafından değil, kamu görevlisine eşit düzeydeki çalışanlar veya astları tarafından yapılan davranışlar da şikâyete konu olmaktadır. Çünkü, psikolojik taciz çalışanlara, amirleri dışındaki çalışanlar tarafından da yapılabilir.

  • Türkiye İnsan Hakları Kurumu’na Başvuru

Psikolojik taciz mağduru bir kamu görevlisi, çalıştığı kamu kurum veya kuruluşunda, yaptığı şikâyet başvurularına rağmen hiçbir sonuç alamamışsa, idare tarafından psikolojik tacizin önlenmesi yönünde hiçbir tedbir alınmamışsa, konuyu Türkiye İnsan Hakları Kurumu’na veya şu anda Kurum bürosu olarak görev yapan il ve ilçe insan hakları kurullarına taşıyabilir.

Ancak, Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun ve il ve ilçe insan hakları kurullarının kararları, idari davaya konu olabilecek icrai karar niteliğinde kararlar değildir.

  • Kamu Denetçiliği Kurumu’na Başvuru

Kamu görevlisinin psikolojik tacize uğraması durumunda başvurabileceği bir diğer hukuki yol ise, Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurudur.

Anayasamızın 74. maddesine göre, herkes, kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun görevi idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri incelemektir.

Bir kamu kurum veya kuruluşunda bir kamu görevlisine, diğer bir kamu görevlisi tarafından yapılan psikolojik taciz de, idarenin işleyişi sırasında meydana geldiğinden ve psikolojik tacizde bulunan kamu görevlisi de idarenin bir parçası olduğundan, Kurum’a şikayete konu olabilecektir.

Ancak bunun için öncelikle, yukarıda belirtilen idari başvuru yollarının tüketilmesi gerekir.

Eğer idare, psikolojik tacize ilişkin başvuruya 60 gün içinde olumsuz cevap verirse, bu cevabın tebliğinden itibaren; 60 gün içinde cevap vermezse, 60 günlük sürenin bitiminden sonra psikolojik taciz mağduru kamu görevlisi, Kurum’a başvurabilecektir.

Bu düzenlemeye göre, psikolojik tacize maruz kalan kamu görevlisinin Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapacağı başvuru üzerine verilecek karar idari davaya konu olabilecek icrai bir karar niteliğinde olmayacaktır.

Çünkü kurum, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarına ilişkin olarak idareye sadece önerilerde bulunmakla görevlidir.

  • Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na Başvuru

Psikolojik taciz mağduru kamu görevlileri, kurum veya kuruluşta etik davranış ilkelerine aykırı uygulamalar bulunduğu iddiasıyla, 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca “Kamu Görevlileri Etik Kurulu”na başvurabilirler.

Kurulu, başvurular üzerine yapacağı inceleme ve araştırmayı en geç üç ay içinde sonuçlandırmak zorundadır.

Kurul, sonucu ilgililere ve Başbakanlık’a yazılı olarak bildirir.

Kurul’un bu Kanun’a göre yaptığı inceleme ve araştırmalar, genel hükümlere göre ceza kovuşturmasına veya tâbi oldukları personel kanunları hükümlerine göre disiplin kovuşturmasına engel teşkil etmez.

Kurul’un inceleme ve araştırma sonucunda verdiği kararlar, kamu görevlilerinin etik davranış ilkelerine uygun davranıp davranmadıklarını tespit eden kararlardır.

Bu kararlar, idari davaya konu olabilecek icrai nitelikte işlemler değildir.

  • Psikolojik Taciz Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini İstemiyle Tazminat Davası Açılması

Kamu görevlilerine yapılan psikolojik taciz, idari işlemler vasıtasıyla gerçekleştirilebileceği gibi, eylemler vasıtasıyla da gerçekleştirilebilir.

Kamu görevlileri, baskı yapma, yıldırma amacıyla haklarında tesis edilen geçici görevlendirme, naklen atama, disiplin cezası verme gibi idari işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda iptal davası açabilirler.

Ancak psikolojik taciz olarak nitelendirilebilecek işlem veya eylem niteliğindeki davranışlardan kaynaklanan zararların tazmini, iptal davasıyla talep edilemez.

Psikolojik tacize maruz kalan kamu görevlisinin uğradığı zarar iki şekilde tazmin edilebilir.

Birincisi, psikolojik taciz nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle, kamu görevlisinin kişisel kusurundan dolayı, doğrudan doğruya kamu görevlisine karşı adli yargıda tazminat davası açılabilir.

İkincisi ise hizmet kusuru nedeniyle idareye karşı idari yargıda tam yargı davası açılabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karsı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

İdarenin hukuki sorumluluğu; kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur.

Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi ya da manevi zararlarının karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.

İdare, Anayasamızın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, kural olarak hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur.İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.

Bu kapsamda, idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Diğer yandan manevi tazminat, malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır.

Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir.

Manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yasama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi ve idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekir.

Belirtmek gerekir ki, yukarıda bahsedilmiş olan ve idare hukukunda mobbing teşkil eden davranışlara örnek olarak yer verilen davranışlara maruz kalmış iseniz, başvuracağınız hukuki yollarda bu olayları belirtmenin sizi avantajlı konuma getireceğini bildirmek isteriz.

Maruz kaldığınız mobbing teşkil eden davranışlara ilişkin ilgili idari kurumunuza vereceğiniz dilekçeler hak arama sürecinizde, yaşamış olduğunuz sürecin ispatı açısından oldukça önem teşkil etmektedir.

Ancak, tekrar yinelemekte fayda vardır ki, idari kurumlarda mobbinge ilişkin idari yargı mercilerinde daha az karar bulunmaktadır.

Bunun anlamı da idari yargı mercilerinde idari kurumlarda gerçekleşen mobbingin varlığına ilişkin çok karar verilmemesi, lehe verilen kararlarda mobbing teşkil eden davranışların ispatının sıkıntılı olması ve lehe verilmiş olan kararlarda mobbing olarak değerlendirilen davranışların çok daha az olmasıdır.

Kaynak:kadimhukuk.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir