İnternet reklamlarının vergilendirilmesi

Günümüzde haber yayıncılığı yapan web siteleri, değişik konularda objektif ya da subjektif içerik üreten kişisel ya da kurumsal web siteleri, akıllı telefonlar için uygulama programları geliştiren uygulama programı yayıncıları, sosyal medya fenomenleri, yönettikleri elektronik platformlarda ya kendileri direkt reklam verenden reklam almakta ya da reklam verenlerin reklamlarını değişik elektronik platformlarda ücretli yayınlatan reklam aracı kuruluşlarının(Google adsense, Admatic.. gibi)  reklam yayınlamasına aracılık etmektedir.

Biraz daha açarsak,

Hepimizin dikkatini çekmiştir, bir haber sitesine girdiğimizde haberin çevresinde, hatta içinde reklamlar görünebilmektedir.(Okuyucu kitlesine yapılan bu reklamlardan gelir elde edildiği aşikardır.)

İnternetten bir konuyu araştırırken tıkladığımız bir bağlantıda objektif ya da subjektif içerik üreten bir web sitesinin ürettiği içeriğin çevresinde ya da içinde reklamlar yayınlanmaktadır.

YouTube’da mesela, müzik yayınlayan bir YouTube kanalında müzik parçaları arasına reklamlar girmektedir.(YouTube’un YouTuberlara, ürettikleri içerikleri arasında yayınladığı reklamlar karşılığı ödeme yaptığı bilinmektedir.)

Bir internet fenomeni milyonlarca kişiye hitap ettiği sosyal medya hesabında, yayınladığı içeriklerinde, ünlü bir markanın t-shirt’ünü, şapkasını giyebilmekte ya da sözlü ya da yazılı tavsiyelerle değişik markaların reklamını yapabilmekte, bunun karşılığında gelir elde edebilmektedir.

Yine aynı şekilde sosyal medya kuruluşları(Facebook, Twitter, Instagram..gibi)  fenomenlerinin yayınladığı içerikler arasına sıkıştırdığı reklamlarla, reklam verenlerden topladığı reklamları yayınlamakta, bunun için hesabında reklam yayınladığı fenomene belli ücretler ödemektedir.

Uygulama programı geliştirici ve yayıncıları da buna benzer yöntemle reklam geliri elde edebilirler.

Vergilendirme açısından gelelim konunun mahiyetine.

İnternet sitesinde reklam yayınlayan ve bundan gelir elde eden web yayıncısı, sosyal medyadaki kişisel hesabında reklam yapan ya da reklam yayıncılarına aracılık eden internet fenomeni, cep telefonlarında uygulaması kullanılan uygulama programı yayıncıları, elde ettiği reklam gelirinin vergisini nasıl beyan edip ödeyecek?

Biz burada, siz değerli okuyucularımızı yormadan sonda söyleyeceğimizi peşinen söyleyeceğiz.

Reklam geliri, KDV, gelir vergisi ya da kurumlar vergisi açısından vergiye tabi bir gelir türüdür. Ancak burada vergiyi kimin ödeyeceği tartışma konusudur.

Efendim, reklam gelirlerinin KDV açısından vergilendirilmesinde, öncelikle reklam veren ile reklamı yayınlayanın Türkiye’de faal KDV mükellefi olup olmamasına bakılır.

Reklam veren KDV mükellefi, reklamı yayınlayan KDV mükellefi değil ise:

Reklamı yayınlayan KDV mükellefi olmadığı halde, reklam veren, faal KDV mükellefiyse, verdiği reklamın KDV’sini kendisi ödemek zorundadır.

Şöyle ki, reklam veren, reklam hizmetinden kaynaklana KDV’yi, reklamını yayınlayan mükellef adına 2 nolu KDV beyannamesiyle tam tevfikat kapsamında ödemek zorundadır. Yani reklamı yayınlayan(burada mükellef olmayan haber sitesi sahibi, web içerik üreticisi, sosyal medya fenomeni ya da uygulama programı yayıncısı), faal KDV mükellefi birinden reklam aldıysa, söz konusu reklam hizmetinden kaynaklanan KDV’yi, beyan edip ödeme yapmasına gerek yoktur.

Ayrıca, bu kapsamdaki reklam veren mükellefin, mükellefiyetinin KDV mükellefi olamayı gerektirmemesi(salt banka ve sigortacılık işiyle uğraşanlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, sadece KDV’ye tabi işlemlerinin bulunduğu dönemlerde KDV mükellefiyeti tesis ettirmeye izin verilenler, 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar), verdiği reklam nedeniyle doğan KDV’yi sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemesine engel teşkil etmez.

Ancak KDV beyannamesi vermeyen reklam yayınlayan mükellefin elde ettiği reklam gelirinin, arizi olmaması, sürekli olması halinde, gelir ve kurumlar vergisinin konusuna gireceği tabiidir. Reklam yayınlayan[haber sitesi sahibi, web içerik üreticisi, sosyal medya fenomeni ya da uygulama programı yayıncısı şahıs(ya da kurum)], elde ettiği reklam geliri için vergi dairesinde mükellefiyet tesis ettirip gelir ya da kurumlar vergisi beyannamesiyle reklam gelirinin gelir ya da kurumlar vergisini beyan edip ödemek zorundadır.

Sürekli olan(arizi olmayan) reklam geliri nedeniyle vergi dairesinde mükellefiyet tesisi ettiren mükelleflere, vergi daireleri, yaptıkları iş, KDV’nin konusuna girdiği için, KDV mükellefiyeti tesis edecektir.

Hal böyle olunca, reklam yayınlayan mükellefin KDV mükellefiyeti tesis edilmiş olacağından, aldıkları reklamlar nedeniyle KDV’lerini kendilerinin beyan edeceği tabiidir.

Reklam geliri arizi olarak(bir defaya mahsus) elde edildiyse o zaman istisnanın üzerinde elde edilen gelir vergiye tabi olacaktır. Arızi kazançlarda istisna tutarı 2019 yılı için 33.000,00 TL’dir.

Arızi kazanç, gelir vergisinden başka mükellefiyet gerektirmez, arızi kazanç sahipleri KDV, stopaj ve geçici vergi mükellefi değildirler.

Reklamı yayınlayan KDV mükellefi iken, reklam veren KDV mükellefi değil ise:

Bu durumda reklamdan kaynaklı KDV’yi reklamı yayınlayan mükellefin beyan edip ödeyeceği tabiidir.

Reklam veren de reklamı yayınlayan da KDV mükellefi ise:

Böyle bir durumda KDV’nin beyan ve ödemesinin, KDV’yi tahsil eden tarafa ait olacağı tabiidir.

Reklam veren de reklamı yayınlayan da mükellef değil ise:

Bu durum ancak arizi(bir defalık) reklam ilişkisinde meydana gelebilir. Böyle bir durumda KDV’nin beyan ve ödemesinin, KDV’yi tahsil eden tarafa ait olacağı tabiidir. Elde edilen reklam gelirinin o yıl için geçerli olan arızi kazançlarda istisna tutarının üzerinde olması halinde, elde edilen gelir, takip eden yılın Mart ayı içinde beyan edilip iki taksit halinde ödenecektir.

Kamu Kurumları Kendi İnternet Sitelerine Reklam Alırsa:

5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşların internet sitelerinde reklam yayınlamaları halinde, reklam alanı, reklam verene belli bir süreliğine kiralanmış olarak değerlendirilir. KDV açısından vergilendirilmesi KDV Uygulama Genel Tebliği’nin  (I/C-2.1.2.3) bölümünde yer alan esaslara göre yapılır.

Reklam hizmetinden kaynaklı KDV’nin beyanında karşılaşılan sorun:

Türkiye’den ya da yurdışından Türkiye’ye yönelik yayın yapan internet platformlarında reklam yayınlatan reklam aracı kuruluşlarının, Türkiye’de KDV mükellefiyetlerinin olmaması, reklam gelirinin KDV açısından vergilendirilmesinde büyük sorun teşkil etmektedir.

Reklam yayınlayan(Facebook, Twitter..gibi) ya da reklam yayınlatan aracı kuruluşlarının(Google adsense gibi), Türkiye içinde, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmadığından, bu kuruluşların Türkiye’de yayınladıkları ya da yayınlattıkları reklam hizmetinden kaynaklı KDV’yi beyan etme yükümlülüğü reklam veren(yayınlatan) mükelleflere geçmektedir.

Yurtdışında yerleşik bu kuruluşlar denetlenemediği için, Türkiye’den reklam verenler de tam olarak denetlenememektedir. Maliye Bakanlığı’nın bu dev kuruluşları, Türkiye’de ofis açmaları konusunda ikna etme çabalarını basından takip etmekteyiz.

Reklam gelirinde KDV’den istisna olma şartı.

Reklam yayıncısı mükellef,reklam platformunda, tamamen yurt dışındaki mükelleflerin reklamlarını yayınlıyor, reklam hizmeti karşılığı aldığı dövizi Türkiye’ye getiriyor ve reklam hizmetinin etkilerinden Türkiye’de yararlanılmıyorsa, yapılan reklam hizmetinden doğan KDV, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilip KDV beyanından hariç tutulacaktır.

Ancak bunun uygulamada pek yeri yoktur. Düşünün, Amerika’da yemek dağıtım hizmeti veren bir firma, Türkiye’de hizmet vermiyorsa, neden Türkiye’de reklam yaptırsın ki?

Reklam Ödemelerinden gelir ve kurumlar vergisi kesintisi yapılması:

476 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile internet reklamları için reklamı yayınlayanlara ve reklam yayınlanmasına aracılık edenlere (tam mükellef kurumlar hariç) yapılan ödemelerden %15 oranında gelir ya da kurumlar vergisi kesintisi yapılmasına karar verilmiştir. Bu stopaj yapılırken ödeme yapılanın mükellef olup olmamasına bakılmayacaktır.

Şimdi, gelelim yukarıda yazdıklarımızı vergi mevzuatımız ile delillendirmeye..

KDV MEVZUATI AÇISINDAN

KDV Uygulama Genel Tebliği’nde konuyla ilgili aşağıdaki hususlara değinilmiştir.

3065 sayılı KDV Kanunun 1. Maddesiyle, Türkiye’de yapılan işlemlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Yine aynı Kanunun (9/1) inci maddesine göre, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisine sahiptir.

Vergi alacağını güvence altına almak amacıyla düzenlenen bu madde sadece ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar için öngörülmüş değildir. Maliye Bakanlığı, bunların dışında gerekli gördüğü diğer hallerde de verginin ödenmesinden işleme taraf olanları sorumlu tutabilecektir.

Maddede belirtilen işlemlere taraf olanlar, kendine mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen kişi ve/veya kurumlardır. Bunlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten mükellef gibi sorumlu olacaklardır.

KDV tevkifatı ihtiyari bir uygulama olmayıp, Maliye Bakanlığınca tevkifat uygulaması kapsamına alınan işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması zorunludur. Diğer taraftan, Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması mümkün değildir.

KDV Tevkifatının Niteliği:

KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil, bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.

“Tam tevkifat” işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesi; “kısmi tevkifat” ise hesaplanan verginin Maliye Bakanlığınca belirlenen kısmının, işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi (teslim veya hizmeti) yapan tarafından beyan edilip ödenmesidir.

Tevkifat, genel bütçeli idareler hariç, tevkifata tabi işlemin yapıldığı dönemde vergi sorumlularına ait 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilir.

2 No.lu KDV Beyannamesi sadece tevkifata tabi işlemlerin olduğu dönemlerde verilir.

Gerçek usulde KDV mükellefiyeti bulunmayanlar (Genel bütçeli idareler dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarıdahil) ise söz konusu verginin beyanında 9015 Beyanname kodlu KDV2 Beyannamesini kullanırlar.

2 No.lu KDV Beyannamesinde herhangi bir surette indirim yapılması mümkün olmadığından tevkif edilen KDV, tevkifat uygulayan alıcının KDV mükellefiyetinin bulunması ve tevkifat uyguladığı teslim veya hizmeti indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanacak olması halinde, beyanın yapıldığı ay içinde verilmesi gereken 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılabilir.

İkametgâhı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye’de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler:

3065 sayılı Kanunun (6/b) maddesinde ise Türkiye’de yapılan veya faydalanılan hizmetlerin Türkiye’de ifa edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre, ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanların Türkiye’de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye’de faydalanılan hizmetler KDV’ye tabi olacaktır.

Bu gibi hizmet ifalarında mükellef, esas olarak hizmeti ifa eden olmakla birlikte, Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmadığından, KDV’nin tamamı, hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

KDV’nin sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi için hizmetten Türkiye’de faydalanan muhatabın KDV mükellefi olması şart değildir. KDV mükellefiyeti bulunmayanlar da söz konusu hizmetler nedeniyle KDV tevkifatı yaparak 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmek ve ödemek zorundadır.

Reklâm Verme İşlemleri:

KDV mükellefi olan gerçek veya tüzel kişiler (sadece sorumlu sıfatıyla KDV ödeyenler bu kapsama dahil değildir), KDV mükellefiyeti olmayan;

– Amatör spor kulüplerine, oyuncularının formalarında gösterilmek,

– Şahıslara veya kuruluşlara ait bina, arsa, arazi gibi yerlerde duvarlara yazılmak, pano olarak yerleştirilmek,

– Gerçek veya tüzel kişiler tarafından yayımlanan dergi, kitap gibi yazılı eserlerde yayınlanmak,

suretiyle ve bunlara benzer şekillerde reklâm vermektedirler.

Bu şekilde reklâm verme işlemleri ile ilgili KDV, reklâm hizmeti verenlerin KDV mükellefi olmaması halinde, reklâm hizmeti alanlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.

Ayrıca, bu bölüm kapsamındaki reklam hizmetini alanların;

– Gelir Vergisi Kanununa göre basit usulde vergilendirilenler (istisnadan vazgeçerek KDV mükellefi olmasalar dahi),

– Banka ve sigorta şirketleri gibi faaliyetleri KDV’den istisna olan işletmeler,

– Sadece KDV’ye tabi işlemlerinin bulunduğu dönemlerde KDV mükellefiyeti tesis ettirerek beyanname vermeleri uygun görülenler,

– 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar

olması hallerinde de reklam hizmetine ait KDV, hizmeti alanlar tarafından bu bölüm kapsamında tevkifata tabi tutulacaktır.

Tevkifata tabi tutulan KDV’nin beyan ve ödenmesi konusunda, KDV Uygulama Genel Tebliği’nin (I/C-2.1.1.1) bölümündeki açıklamalar dikkate alınır.

5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşların KDV Uygulama Genel Tebliği’nin bu bölümü kapsamında reklâm hizmeti vermeleri halinde, reklâm hizmeti alanın KDV mükellefi olup olmadığına bakılmaksızın tevkifat uygulanmayacaktır. Bu işlemlerde KDV’nin beyanı, Tebliğin (I/C-2.1.2.3) bölümünde bu konuya ilişkin açıklamalara göre yapılacaktır.

GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN REKLAM GELİRİ:

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunun 1.Maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tâbi olduğu, gelirin ise, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu kayıt altına alınmıştır.

Aynı kanunun gelir vergisinden istisna maddelerinde reklam geliri sayılmadığından, reklam geliri gelir vergisine tabi bir gelir türüdür. Kanunun 102.Maddesindeki tarifeye göre, bir takvim yılı içinde elde edilen reklam geliri, takim eden yılın Mart Ayının son günü akşamına kadar beyan edilip iki taksit halinde ödenmesi gerekir.

Ancak reklam gelirinin arizi olarak(yılda bir defa) elde edilmesi halinde, Gelir Vergisi Kanunun 82.Maddesine göre belli bir kısmı(2019 yılı için 33.000,00 TL) gelir vergisinden istisna edilmiştir.

476 sayılı Cımhurnaikanlığı Kararı ile, tam ya da dar mükellef gerçek kişi reklam yayıncısı mükelleflere yapılan ödemelerden %15 oranında gelir vergisi kesintisi yapılacaktır.

5520 Sayılı Kurular Vergisi Kanunun 1.Maddesinde,

a) Sermaye şirketleri,

b) Kooperatifler,

c) İktisadî kamu kuruluşları,

ç) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler,

d) İş ortaklıklarının kazançlarının kurumlar vergisinin tabi olduğu belirtildikten sonra, kurum kazancının, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluştuğu hüküm altına alınmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanunun istisna maddelerinde reklam gelirine rastlanmadığından reklam geliri,  %22 oranında  kurumlar vergisine tabi olup elde edildiği takvim yılını takip eden yılın Nisan ayının birinden son gününe kadar beyan edilerek aynı süre içinde ödenmesi gerekmektedir.

476 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile internet reklam yayıncısı ya da reklam yayınına aracılık eden kurumlar vergisi mükellefi, dar mükellef ise, kendisine yapılan reklam ödemelerinden %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir